14 Mayıs 2013 Salı

Kızıl Karanlık | 8

Salonda , Damian'la karşılıkla oturuyorduk. Bunca zaman sonra, o'nu unutmuşken, tekrardan çıkagelmişti.
Tam üç yıl! Üç yıl boyunca her gün o'nu beklemiştim.
Ama o, o üç yılın hiç bir anı yanımda olmamıştı.

Yavaşça karşımda ki adamın yüzüne baktım. Sert çenesini kaşıyordu
. Petrol karası saçları alnını gölgelendiriyordu. Simsiyah saçları ise beni ezberlemek istercesineydi.

Yavaşça yerimden doğruldum. Dik bir şekilde durup derin bir nefes aldım.

''Damian, artık.. Yeter.. Ne olursun...''

Damin simsiyah gözlerini bana dikti. İçinden geçen öfke yoğunluğu içimi titretti.

''Seni bıracağımı düşünmüyorsun değil mi?'' dedi hafiften gülerek. Neşeden çok alaylı bir sesti.

''Aklımdan geçmedi değil'' dedim mırıldanarak. İşi şakaya vurmama rağmen hafifçe gülümsedi. Heybetli bedeniyle koltuktan kalkınca sıkıca koltuğun kollarına tutundum.
Ve bunu tabi ki de, fark etmişti.

''Sana zarar vermeyeceğim, Monicaline..'' dedi yavaşça.

Yalan! diye haykırdı beynim. Göğsüm bir an tarifi imkansız bir acıyla sızladı. Bana zarar vermişti. Ölecektim! Bir kimsesiz gibi, o deniz fenerinin altında ölecektim.
Damian için ailemden vazgeçmiştim.
Hayatımdan vazgeçmiştim.
Kardeşlerimden vazgeçmiştim.

Gözlerime dolan yaşlar burnumu sızlattı.
Bu acı geçmiyordu!
Ellerimi sol göğsümün üzerine götürdüm. Yavaşça okşadım.
Gerçek hala oradaydı.
Bu acı geçmiyordu!


*** Geçmişten Bir Anı ***

Tokat yemişçesine, az önce beni öpen Adrian'a baktım. Gözleri ışıldıyordu.

''Ondan kurtulacaksın.'' dedi yavaşça. ''Bize karışamayacak.'' Dudağıma bir kez daha yumuşak bir öpücük kondurduktan sonra tekrar fısıldadı ''Sadece sen ve ben.''

Kafamı eğdim! Tanrım! Ben ne yapıyordum! Ben Damian'ı seviyordum. O'ndan başka birinin beni öpmesine nasıl izin vermiştim.
Adrian beni bir kaç aydır sıkıştırıyordu. Ama bunu Damian'a söyleyemezdim. Adrian benim hayatımı kurtarmıştı. Eğer o olmasaydı, bir sokak köşesinde çürüyüp gidecektim.

Ancak Adrian'ı durduramıyordum. İlk önce yakın tavırları, bana olan aşkını itiraf etmesiyle iyice artmıştı.
Ondan kaçmayı bile denemiştim, ancak bu Adrian'ın başını yakardı.

Derince soluyarak konuştum.

''Ne olursun Adrian, yapma..''

Adrian'ın gözleri bir kaç saniyeliğine donuklaştı. Dayanamayarak ellerimi yanağına koydum ve okşadım.
Adrian üzülmeyi hak etmiyordu. Aşkımı hak etmediği gibi.


Başını boynuma gömerken istemeden inledim. Ona karşı koyamıyordum. Damian'ı seviyordum. Adrian'ı sevemezdim.

Damian yüzünden kardeşlerimi kaybetmiştim. Gözümün önüne gelen anılarla yüzümü buruşturdum.
Damian'ın düşmanlarından biri beni fark etmişti ve Damian beni herşeyden koruyabildiysede, kardeşlerimi koruyamamıştı.

Leonard ve Amelia..
Ben melek kardeşlerim.
Ablalarının aşkının cezasını yaşamlarıyla ödemişlerdi.

Zaten kardeşlerimi kaybetmiş olmam beni Damian'dan uzaklaştırmışken, Adrian yanımda belirdi.
Aslında o benim her an yanımdaydı.
Ama ben Damian'ın heybetinden, Adrian'ı görememiştim belkide..

Adrian kafasını kaldırdığında benim düşüncelere dalmış suratımı görüp, burnuma bir öpücük kondurdu.

''Dert etme, Damian'dan kaçacağız.'' Kendiside buna inanmak istiyor gibiydi. ''Bizi bulamayacak, sana söz veriyorum''

Tam Adrian'a gülümseyecekken, bir parfüm kokusu algıladım.
Damian..

Hızla kendimi geri attım.
Az önce, Damian'dan kaçmak için Adrian ile plan yaptığımızı duymadığını umdum.
Ama duymuştu.

Elleri ceketinin arkasına uzanınca hızla geri kaçtım.
Damian benden çok Adrian'a bakıyordu.
Kardeşim dediği adamdan yediği darbe, hayatını altüst edecekti.
Ama daha da kötüsü, yenildiği öfkesi, Damian'dan aşkını söküp alacaktı.

Silah Damian'ın elinde cesurca dururken, Adrian'ın yüzüne baktım. Planları bozulmuş bir hal vardı o an yüzünde.
O an fark ettim.
Adrian bilerek söylemişti sözlerini, Damian'ın kalbinde ki beni öldürmek için.

Damian kafasını sağa yatırdı, yüzünde ki gülümseme acı çeker gibiydi.
Gözlerinin dolduğunu fark ettiğimde canım bir daha yandı.
''Ne yaptım ben!'' diye haykırdı beynim.

Beynimin içinde ki sesi susturan ise, Damian'ın silahından çıkan kurşunun sesiydi.

Acı bedenime hızla yayıldı.
Sol göğsüme batan kurşun, asit atılmışçasına yaktı göğsümü.
O an şuurumu kaybettiğimi düşündüm, belki şuurumu kaybedersem, çektiğim acı yok olacaktı.
Ama bilemezdim ki, kalbimde ki acının göğsümde ki acıdan daha ağır olduğunu.

Bilemezdim, üç yıl boyunca her gün kabuslarla uyanacağımı.
Bilemezdim, üç yıl boyunca her an göğsümün acıyla kavrulacağını.
Bilemezdim, canımdan çok sevdiğim iki insanında bana ihanet edeceğini.
Bilemezdim.

***

Üç yıl boyunca sadece Damian'ı düşünmemiştim. Adrian'ın sadece beni kazanmak için yaptığı şeyleri de düşünmüştüm.
Ama son gördüğüm Adrian, değişmişti.
Artık olgunlaşmıştı. Bana olan aşkını hala iliklerime kadar hissedebiliyordum belki ama, o artık beni kaybetmeninde ne olduğunu anlamıştı.

Daldığım anılardan Damian'ın ellerini ellerime dolamasıyla sıyrıldım.
Gözlerimi gözlerine dikerken beni artık bırakması için dua ediyordum.
Çünkü bir kaç dakikalık bile olsa hatırladığım anı, bazı gerçekleri suratıma çarpmıştı..

''Sadece tek bir soru soracağım benim tatlı Monicaline'm..'' dedi fısıldayarak. Gözlerinde ki aşk utanarak bakışlarımı kaçırmama neden oldu.
Hafif kıkırtısı eşliğinde, sağ elini benim soğuk parmaklarımdan çekip sol göğsüme getirdi.

Yaramın olduğu yere...

''Neden yaptırdın buraya o dövmeyi?'' dedi hiç ummadığım bir soru sorarak.
Bakışlarım donuklaştı ve fısıldadım.

''Çünkü nereye gidersem gideyim , kaybetmeye mahkumum.''

Damian'ın gözleri acıyla kasılırken, büyük ihtimalle beni tam göğsümden vurduğu anı hatırladı. Yada beni sürükleyerek deniz fenerine fırlattığı anı.

Yavaşça yerimden kalktım ve kapıya yöneldim.
Damian'ın kalmam için yalvaran gözlerine son bir kez baktım.
Bana deniz fenerinde baktığı gibi.
Bir kaç adım geri çekildiğinde üstüme geçirdiğim montla, ilkbaharın ılık havasına adım attım.

Belkide ikinci defa, Damian'ı sonsuza dek kaybetmiştim.
Belki.

27 Nisan 2013 Cumartesi

Kızıl Karanlık | 7

Korkuyla hızla geri geri gitmeye çalışırken motorumun yerinde olmadığını gördüm. Damian hızla beni yakalarken acıyla bağırdım. Bu aptal adama tekrardan yakalanamazdım!

Damian bana küçük bir deniz taşı uzattı. Taş yıldız biçimindeydi ve bizim anılarımızla doluydu. Damian bana bu taşı verdiğinde yeni tanışmıştık ve en güzeli de, o zamanlar birbirimize aşıktık. Birbirimize her küstüğümüzde veya her kavgamızda taşı, birbirimizin görebileceği yere koyardık. Ve taşı bulan kişi, karşı tarafı incitmiş olurdu.

''Bu yıldızın içinde kalplerimizin yara izleri saklı. Biz kırılmadık, sadece büküldük. Ve tekrardan öğrenebiliriz sevmeyi.''

Ve hissettiği son şey, belinde Damian'ın kolları ve boynunda Damian'ın nefesiydi. Gerisi boş bir karanlık.


***

-Geçmişten Bir Anı-
Monica ıslak ellerini pantolonuna sildi. Adrian denen ileri zekalı adam onu işe alacağını söylemişti. Hemde onun barında uyuşturucu satmaya çalıştığı halde.
Islık çalmaya devam ederken evdeki kardeşini düşündü. Kesin yine aç uyumuş yada komşulara sığınmıştı.
Monica ağlamamak için kendini zor tutarken titrek bir nefes aldı. Bu aptal yerde olmamalıydı!
İş falan bahaneydi. Eve gitmemesinin tek sebebi kardeşinin acıma dolu bakışları olacaktı

''Hey, Monica. Haydi, içeri giriyoruz.''

Monica stersle yerinden kalktı. Bu aptal yerde durmamalıydı. Durmamalıydı! Kesinlikle bir insan barında uyuşturucu satan kıza karşı nazik olmazdı.
Siktir! Sanırım bir tuzağa çekiliyordu.
Topuklarına elveda de Monica! diye mırıldandı, Monica.

İçeri girdiğinde kahverengi ağırlıklı bir oda olduğunu fark etti. Pencereler ise kocamandı ve gece karanlığında, caddenin ışıklarıyla parlıyordu.
Ve sonunda adamı gördü.
Efsane adamı...
Adam yemyeşil gözlerini Monica'ya dikmiş O'nu inceliyordu.

Monica adamın simsiyah saçlarını seyre dalmışken, Adrian'ın Monica'nın belini sıkmasıyla kendine geldi.

''Ah Adrian. Yoksa bu güzellik yeni sevgilin mi?''

Adrian adamın eğlenceli sesine nazaran, soğukça konuştu.

''Sevgililerimi buraya getirmem, Damian.''

''Onları benim kapmamdan korktuğunu biliyorum.''

Ardından Damian kendi dediği lafa güldü. Monica şaşkınlıkla gözlerini açarken, Damian'ın kahkahasının, Adrian'ın ki ile yarışabileceğini düşündü.

''Her neyse, peki bu güzel bayan ne için burada?''

Monica bir kez daha, Damian'ın gözlerinden rahatsız olurken, burnunu hızla havaya dikti.
Adrian, Monica'nın bu hareketini görmüş olacakki, güldü.

''Burada çalışması gerektiğini düşünüyorum. Eğer onu istemezsen, benim yardımcım olabilir.''

Damian'ın yüzü ifadesizleşirken, Monica, Damian'ın duygularını mükemmel bir şekilde gizleyebildiğini keşfetti.

''Yani bu kız, masum değil, öyle mi?''

''Hayır, tam tersine. O'na masum olduğu için iş vereceğim.''

Damian sonunda rahatlamışçasına gülümsedi.
Oturduğu ihtişamlı koltuğundan kalkarken, Monica Damian'ın bu kadar iri olabileceğini düşünmemişti.

Damian petrol siyahı saçlarını karıştırdı ve enfes dudaklarından bir kaç kelime döküldü.

''Benim yanımda çalışacak. Sanırım benim gibi bir adamın, özel bir yardımcıya ihtiyacı var.''

Monica gerilmişti ve Adrian elini Monica'nın belinden çekmediği için bunu fark edebilmişti. Bu yüzden hızla lafa karıştı.

''Bence onu kirli işlerimize karıştırmamalıyız, Damian.''

Damian zafir gözlerini Monica'dan çekmeden gülümsedi.

''O'nu benimle tanıştırarak, kirli işlere bulaştırdın bile, Adrian''

***

Monica rüyasında gördüğü anısı ile yattığı yerden sıçradı. Odanın hafiften karanlık olması yüzüne tokat gibi çarparken hızla kendini geri attı ve odayı inceledi.
Küçük bir pencere vardı duvarın en üstünde. Dışarıdan gelen hafif ay ışığı ile oda aydınlanmıştı. Monica bir yer yatağında yatıyordu.

Ve anıları yüzüne tekrar çarptı.
Burası, Monica'nın Damian'ın yanında işe girdiğinde yaşadığı yerdi.
Hızla ayağa kalktı. Etrafın karanlık olmasını umursamıyordu.

''Seni adi adam! Çıkar beni buradan! Yemin ederim, sonun olacağım.''

Monica önündeki kapıyı yumruklarken, tahta olduğunu fark etti. Belki de kapıyı kırabilirdi.
Hızla kapıya abandığı sırada kapı arkasından bir ses geldi. Biri anahtarla kapıyı açmaya çalışıyordu.
Monica yumruklarını sıkarken, kapı açıldı. Ve Monica kim olduğunu umursamadan yumruğu adamın yüzüne geçirdi.
Gözünü o kadar hırs bürümüştü ki, yerde yatan adamdan gelen inlemelerle kafasını aşağı eğdi.
Bu Damian değildi!

Hızla kafasını sağa sola çevirirken kapının kenarına yaslanmış O'na sırıtan Damian'ı gördü.

''Bunu yapacağını biliyordum, sevgilim.''

''Seni aptal! Ben senin sevgilin falan değilim.''

Damian keyifsiz bir ses çıkardı. Dikkatli bakılırsa yüzünün bozulduğu görülebilirdi.

''Pekala her neyse.''

Yavaş adımlarla Monica'ya yaklaştı.
Monica'nın titreyen dudaklarına ve pekte kalın olmayan enfes dudaklarına baktı.
Ellerini, Monica'nın beline dolarken fısıldadı.

''Gerçek, gözlerinde saklanıyor. Ve bu, dilinde asılı kalıyor.''
Monica tam Damian'ın ne saçmaladığını soracakken, dudaklarına kapanan ılık dudaklarla irkildi.
Damian, Monica'yı nazikçe öperken, Monica bunu özlediğini fark etti.
Biri tarafından, sevgiyle kucaklanmayalı çok olmuştu.

Damian özlediği dudaklardan ayrılınca, Monica'nın ıslanmış yanaklarına ve şeffaflaşmış güzel gözlerine baktı.
Ve dudaklarından enfes bir şiirin son dizeleri döküldü.

''Eğer sana böyle dokunursam ve seni böyle öpersem
Bunlar uzun zaman önceydi
Hep aklıma geliyor.''

23 Nisan 2013 Salı

Kızl Karanlık | 6

Sonra arkasında bir hareketlilik oldu.
Araba lastiğinin çakıl taşları üzerinde gezinirken bıraktığı sesi duydu.
Biri Monica'yı rahatsız etmeye bayılıyordu sanırım.

Monica yavaşça arkasına döndü ve siyah jipi gördü.
Siyah Jip.
Anılar kafasında şekillenirken, geçmişten bir adam ustaca arabadan indi ve bir kaç adım attarak arabaya yaslandı.

Simsiyah saçları denizden esen rüzgarla dalgalanıyor, yeşil gözleri ormanları kıskandıracak şekilde parlıyordu.
Ama, Monica'nın dikkatini çeken yine sert çenesi ve mükemmel sertlikte ki dudaklarıydı.
 

Monica yutkundu ve özlemini yaşadığı adamın üzerinden bakışlarını çekti.
Ve adamın, şeytanı kıskandıracak sesi yayıldı.

''Merhaba, benim tatlı Monicaline'm. Uzun zaman oldu sevgilim.''
Monica sesini bile özlediğini fark etti. Gözlerini kapatıp, Damian'ın rüzgarla birlikte ona akan kokusunu içine çekti. Keyifli bir şekilde gülümsedi ve gözlerini yeniden açtı.

''Sanırım varlığım sana eskisi gibi keyif veriyor.'' dedi Damian keyifle. Monica'nın gözlerini kapatıp gülümsemesini bile özlediğini fark etti.

Damian yavaşça Monica'ya doğru adımlar atarken kızın gerildiğini ve kasıldığını gördü. Şaşırmıştı.Onun Monica'sı her şeye rağmen korkusuz olurdu. Korkmazdı.

''Yıllar geçti, Damian. Benden eskisi gibi olmamı bekleyemezsin.''

Damian hala sakin ve birazda şaşkın bir şekilde Monica'yı inceliyordu.

Monica'nın ela gözleri eskisi gibi parıl parıl değildi. Saçlarının rengi açılmış, sarının en güzel haliyle parlıyorlardı. Monica beyazlamıştı sanki , eski buğday teninden eser yoktu.
Ve birde yanağında ki iki uzun yara. Gözlerinin altında parlayan o iki uzun yara çenesinden kulağına kadardı.
Herkes yaranın çirkin bir şey olduğunu düşünürdü.
Ancak bu yaralar Monica'nın yüzünde o kadar güzel duruyordu ki, gidip dokunmak, yaralarını okşayıp öpmek istedi. Ama belkide tek isteği Monica'ya tekrar yakın olmaktı.

Ama düşündüklerinin tam tersine, Monica'yı sinirlendirmeyi seçti.

''Benim Monica'm, ne olursa olsun korkmazdı.''

Monica'nın dudaklarından enfes bir kahkaha dökülünce, Damian'ın burnunun direği sızladı. Lanet olsun! Bu kadına deli gibi aşıktı. Ve yaptığı aptallığa rağmen 3 yıl boyunca kalbinin sesini dinlememek için çabalamıştı.

''Senin Monica'n ha. Ah doğru. Senin Monica'n''

Monica yerinde sabit durmaktan sıkılmışçasına etrafta dolandı. Çakıl taşlarını ayaklarının altında eziyor ve yavaş yavaş Damian'a yaklaşıyordu.
Damian'a bir adım kala durdu.
Elini yavaşça kaldırıp deniz fenerine uzattı.

''Senin Monica'n o deniz fenerinin altında öldü. Biliyorsun değil mi?''

Damian yüzündeki sırıtış büyürken, Monica o yüzü param parça etmemek için ellerini sıktı.
Monica titrek bir nefes verdi. Oyunu uzatmanın bi anlamı yoktu artık.

''Neden yeniden geldin bana.''

Damian sonunda içten bir şekilde gülümsedi.

''Seni affetmeye geldim.''

Monica sinirlendi. Affedilmesi gereken o değildi. Asıl Monica Damian'ı affetmeliydi!

''Belki beni affedeceksin. Peki ya ben seni affedecek miyim?''
Damian bu yanıtı beklemiyordu. Daha doğrusu Monica'nın kendisini görür görmez affetmesini ve narin kollarını kollarına dolamasını beklemişti.

''Beni affedeceksin, Monicaline'm. Beni affedeceksin. Ve yine eskisi gibi olacağız.''

Monica çıldıracaktı. Bu salak adam 3 yıl sonra tekrar gelip nasıl hayatında söz sahibi olmaya çalışırdı?
Ama Damian'ın ağzından duyduğu sözlerde şaşırdı.

''Çünkü sana yaptığım şeyin ne olduğunu gördüm. Yanılmıştım.''

Monica uzun bir aradan sonra ilk defa gerçek bir duygusunu yansıttı dışarıya. Ve gözlerinden süzülen yaşların yanaklarını ıslatmasına izin verdi.

''Fark etmez. Artık çok geç. Şu üç yıl içerisinde her gün geri dönüp benden özür dilemeni bekledim. Hatta o kadar alçaldım ki, seni bulup özür dilemeyi ve sana hapsolmayı istedim. O üç yıl içerisinde seni tekrar kazanabilmek, aşkını tekrardan hissetmek için her şeyimi verirdim. Ama artık çok geç. O üç yıl içerisinde olurdu. Ama o üç yıl, bu gün doldu.''

Damian sinirlenmişçesine çenesi kasıldı. Ondan uzaklaştığımı fark etmemiştim fakat o son hızla bana yaklaşıyor ve adım attığı yer resmen sarsılıyordu.

''Sana seçenek hakkı verdiğimi sanmıyorum, Monicaline.''

Korkuyla hızla geri geri gitmeye çalışırken motorumun yerinde olmadığını gördüm. Damian hızla beni yakalarken acıyla bağırdım. Bu aptal adama tekrardan yakalanamazdım!

Damian bana küçük bir deniz taşı uzattı. Taş yıldız biçimindeydi ve bizim anılarımızla doluydu. Damian bana bu taşı verdiğinde yeni tanışmıştık ve en güzeli de, o zamanlar birbirimize aşıktık. Birbirimize her küstüğümüzde veya her kavgamızda taşı, birbirimizin görebileceği yere koyardık. Ve taşı bulan kişi, karşı tarafı incitmiş olurdu.

''Bu yıldızın içinde kalplerimizin yara izleri saklı. Biz kırılmadık, sadece büküldük. Ve tekrardan öğrenebiliriz sevmeyi.''

Ve hissettiği son şey, belinde Damian'ın kolları ve boynunda Damian'ın nefesiydi. Gerisi boş bir karanlık.

22 Nisan 2013 Pazartesi

Kızıl Karanlık | 5

Sonra arkasında bir hareketlilik oldu.
Araba lastiğinin çakıl taşları üzerinde gezinirken bıraktığı sesi duydu.
Biri Monica'yı rahatsız etmeye bayılıyordu sanırım.

Monica yavaşça arkasına döndü ve siyah jipi gördü.
Siyah Jip.
Anılar kafasında şekillenirken, geçmişten bir adam ustaca arabadan indi ve bir kaç adım attarak arabaya yaslandı.

Simsiyah saçları denizden esen rüzgarla dalgalanıyor, yeşil gözleri ormanları kıskandıracak şekilde parlıyordu.
Ama, Monica'nın dikkatini çeken yine sert çenesi ve mükemmel sertlikte ki dudaklarıydı.
 

Monica yutkundu ve özlemini yaşadığı adamın üzerinden bakışlarını çekti.
Ve adamın, şeytanı kıskandıracak sesi yayıldı.

''Merhaba, benim tatlı Monicaline'm. Uzun zaman oldu sevgilim.''

***
 -Geçmişten Bir Anı-
Monica önündeki kaslı herifleri geçmenin zaferiyle gevşedi. Şimdi elinde ki malları satmalı ve parasına alıp bu lanet yerden toz olmalıydı.
Yavaşça barın iç kısımlarına ilerledi. Terli bedenler birbirine çarpıyor, aşk ve şevhet kokuları barı sarıyordu.
Ama bu bar daha önce mal sattığı barlara benzemiyordu. Daha sert bir yapısı vardı.
Sertçe yutkundu, eğer burada uyuşturucu satmaya çalıştığı anlaşılırsa, dayaktan ölebileceğini tahmin edebiliyordu.

Yavaşça koyu kırmızı koltuğa çöktü. Etrafta mal satabileceği keş herifler arıyordu. Ama lanet olsun ki burada ki adamların hepsinin üzerinde bir takım elbise vardı.
Çıkmaz sokağın sonundaki barlardan birine gitmeliydi! Sosyete barına değil!

Etrafına bakındığında ona bakan gözleri gördü. Umursamadı. Bu işe bulaşmadan önce hayattaki en masum insan olduğuna yemin edebilirdi, ancak ailesinin ölümü ve bakması gereken kardeşleri olunca, insan hayatından fedakarlık yapmak zorunda kalıyordu.

Tuvalete doğru ilerlerken ellerini Kevin'i aramak için cebine soktu.
Ama telefonu yoktu.
Hızla etrafa bakındı.
Ve eskiden onun oturduğu yerde oturan adamı gördü.

Masmavi gözlerini, Monica'ya dikmiş yavaşça kızı süzüyordu.
Aslına bakılırsa adam sert görünmüyordu. Düzgün çenesi ve hafif parıltılarla bakan gözleri hariç.
Ve Monica, adamın elinde tuttuğu şeyi gördü.

Siktir! Adam elinde uyuşturucusunu sallıyor ve ona bakıyordu.
Monica hiç bir tepki vermedi. Ve bir anda tuvalete doğru koşmaya başladı.
Adamın yerinden hareketlendiğini ve elini beline attığını görünce hızını arttırdı.

Tuvalete girdiğinde kısmen dolu olduğunu gördü. Kafası deli gibi kaçış yolları araken havalandırma yolunu gördü.
Tek bir saniye bile tereddüt etmedi.
Havalandırmanın kapağını açtığında ona bakan gözleri umursamadı. Hızla içine girdi ve sürünerek ilerledi.
Uzak mesafedeyken durdu ve tuvalete giren adamın ayak seslerini dinledi. Adam havalandırmanın içine bakınca geri kaçtı.
Adam içine girmedi ve ayağa kalkarak tuvaletten çıktı.
Evet! Adam pes etmişti.

Yavaşça sürünerek ilerledi Monica. Bu geceki malları satamamanın ve o aptal adama kaptırmanın ağırlığı çökmüştü göğsüne.
Ve en kötüsü de kardeşi bir günü daha aç geçirecekti.
Yumruklarını sıka sıka ilerliyordu ki, bir ışık demeti gördü. Fosforlu bir ışık.
Büyük ihtimalle çıkışın ışığıydı. Hızla oraya süründü ve eliyle havalandırmanın kapağına vurarak açtı.
Kapağın yere düşüş sesi sokakta yankılanırken etrafına yoktu. Ne o adamdan ne de başka bir adamdan iz vardı.
Hafif bir gurur ve keyifle dışarı atladı. Ellerinde ki bacaklarındaki tozları silkeledikten sonra kafasını kaldırdı ve o mavi gözleri yeniden gördü.

Monica hızla adama bir tekme sallasada hiçbir işe yaramadı. Adam Monica'yı hızla bileklerinden yakaladı ve duvarla kendi arasına sıkıştırdı.
Monica nefretle titredi ve dişlerini sıktı.

Adam kızın yüzünü inceledi. Parlak ela gözleri parlıyor, saçları bir kaplana yakışır edayla dalgalanıyordu.
Kızın dişleri arasından bir hırlama duyunca keyifle gülümsedi.
Bu kız kesinlikle mükemmeldi.

''Artık birbirimizi gözlerimizle yemesekte konuşarak halletsek diyorum. Ellerini bileğimden çek.''

Adam sağ kaşını kaldırarak sırıttı.

''Hayır hayır... Sadece senin gibi düzgün bir kızın neden uyuşturucu sattığını düşünüyorum.''

Monica ters ters adama bakmaya devam ederken ağzından umursamazcasına bir ses çıktı.

''Bazı insanların doyurması gereken fazladan bir boğaz oluyor.''

Adam şaşkınlıkla bakakaldı. Bu kız zevk için veya tiryakilik için uyuşturucu satmıyordu.
Yaşamak için hayatını satıyordu.

''Ayrıca ellerini bileğimden çek artık.''

Adamın kafasından binlerce soru geçerken, kızın ellerini serbest bıraktı. Kız hızla kızaran bileklerini ovalarken adama kötü bakışlarını gönderdi.
Adam mavi gözlerini kıza dikerek konuştu

''Adın ne senin?''

''Defol git, piç herif.''

Adam keyifle ellerini cebine sokarken gülümsedi.

''Defol git mi? Hım. İlginç bir isimmiş.''

Monica çıldırmışçasına bağırdı.

''Benim ismimden sanane be adam!''

Adam zevkle gülümsemeye devam ederken kıza doğru eğildi.

''Elimdeki uyuşturucadan dolayı seni satıcı olarak yargıylayabilirim. Ve biliyorsun ölümden kaçarak yaşayamazsın''

''Kaçmaktansa doğruca alevlerin içine gitmeyi yeğlerim''

Adamın gülümsemesi pis bir sırıtışa dönüşürken ellerini kızın saçlarına deydirdi.

''Ve güzelsinde..''

Monica hızla silkelendi ve geri kaçtı. Adam kızın bu hareketi sebebiyle güldü. Kız her gece uyuşturucu satmak için çırpınıyor olabilirdi. Ama bu kız masumdu.

''Adım Monica, tamam mı seni psikopat beyin böceği.''

Adamın kahkahası sokakta yankılanırken, kız hayatında duyduğu en güzel kahkaha olduğunu düşündü.

''Pekala o zaman. Bende Psikopat Beyin Böceğiyim.''

Adam, hayatında ilk defa bir suçluyla konuşarak anlaşıyordu. Yumruklarının konuşmaması tuhaftı.

''Hayır, ismini söylemek zorundasın.''

Adam kızı son bir kez süzüp kararını verdi.

''Adım, Adrian..''

Monica'nın beyni ''Karanlıklar Prensi'' diye fısıldarken, adamın sözleriyle şaşkına döndü.

''Ve sen yarın burada işe başlıyorsun.''

Monica şaşkın ifadesini silip bir kahkaha koy verdi.

''Ah, senden hoşlandım. Güzel şaka yapıyorsun.''

Monica sakinleşip ciddiyete büründü ve bezgince fısıldadı.

''Hangi ahmak, iş yerini pisleten bir fareyi, işe alır.''

''Patronla tanışana kadar bekle. O hayatımda gördüğüm en tehlikeli adam.''

Monica korkusuz görünmeye çalışırken adamı tanıyıp tanımadığını merak etti. Eğer ismi sokaklarda çok duyuluyorsa, işte o zaman o adamdan korkardı.

''İsmi ne demiştin?''

Adrian kızı belinden tutup, bara doğru götürürken, kızın kulağına fısıldadı.

''Adı, Damian.''

Monica korkuyla titredi. Aptaldı!
Sokakların kralının barında mal satacak kadar aptaldı!
Ama korkusuzca cevap verdi.

''İyi tanışalım o zaman bu korkusuz adamla.''

Adrian kızın belindeki elini sıkılaştırırken, keyifle gülümsedi.

20 Nisan 2013 Cumartesi

Kızıl Karanlık | 4.Bölüm

Damian karşısında ki kıza baktı. Kız başını eğmiş bomboş bir suratla Damian'ı inceliyordu.
Damian yavaşça gülümsedi. Sağ bacağını sol bacağına atarken ne kadar muhteşem göründüğünün farkındaydı.

''Demek Adrian'laydı. Öyle mi?''

Kız kafasını kaldırmaya çalıştı.
Ama adamın çekimi altına girmekten korkuyordu.

''E..Evet, Efendim.''

Damian bir meleği kıskandıracak şekilde gülümsedi.

''Ne konuştular peki?''

Kız korkuyla yutkundu. Lanet olsun ki ne konuştuklarını duyamamıştı. Hatta oraya gittiğinde, Adrian ile Monica çoktan oradan tüymüşlerdi.

''Duyamadım malesef efen..''

Damian sertçe ayağa kalktı. Ayağa kalkışında bile bir görkem vardı

''Ne boka yarıyorsun seni kaltak.''

Damian'ın eli havaya kalktığında,kız geri geri kaçtı.
Ve bağırdı.

''Bastonu efendim! Bastonunu düşürdü.''

Damian havada ki elini yavaşça kızın yanağına sürttü.
Dokunuşu deli gibi nazikti.
Ama içinde bir şeytan vardı.

''Nerede o , tatlım?''

Kız yavaşça geri çekildi.Hızla oturduğu koltuğun arkasına uzandı.
Ve o ustalıkla işlenmiş tahta belirdi

Damian'ın yüzünde ki gülümseme, binlerce elmasa hatta insana değerdi.
Kız o gülümsemenin sebebi olmak için her şeyini verirdi.

Elini bastona uzattı ve kız, anlamışçasına tahta bastonu Damian'a uzattı.
Damian ustalıkla bastonu kavradı ve ani bir hareketle bastonu ikiye ayırdı.
Kız ilk önce, Damian'ın bastonu kırdığını sanmıştı, ancak dikkatli bakınca bastonda saklı olan hazneyi gördü.
Damian uzun ve ince parmaklarıyla bastonun içinden bıçağı çıkardı.
Bu bıçak, Damian'ın, Monica'ya kendini öldürsün diye verdiği bıçaktı.

Damian yine keyifle gülümsedi.
Bıçağı keyifle parmaklarında dolaştırdı ve kıza yaklaştı.
Damian bıçağı kızın yanağına bastırırken, kız soğuk metalle irkildi.

''Adım ne demiştin?''

Kız yüzünden yere dökülen kanlarla çığlığını tuttu.
Kız yıllardır,Damian'ın yanında çalışıyordu. Ve Damian, ilk defa ismini sormuştu.
Yere düşen kan damlalarıyla fısıldadı.

''Adım Amelia, efendim..''

***

 Monica hızlı adımlarla yürüyor, botların sahibine yaklaşıyordu.
İçinde uslanmaz bir öfke vardı. Paramparça etmek.
Ve aklına biraz eğlenebileceği geldi.
Gülümsedi..

Kath, Monica'nın kendisine doğru geldiğini görünce gerildi. Monica, yeri sarsıyormuşçasına attığı adımlarla ona yaklaşırken sakin kalamazdı.
Bir an heryerini ateş sardı. Öğrenmiş olabilirdi.
Monica herşeyi öğrenmişse, kesinlikle Kath'i yaşatmazdı.
Daha okulda ilk günü olmasına rağman, Kath bunu biliyordu.

Monica, Kath'e bir kaç adım kala durdu. Kendini sakinleştirmeye çalışıyor, kesilen nefesini dengede tutmaya çalışıyordu.
Ve aptal bir çömez gibi gözleri kararıyordu.
Sonunda Kath'e baktı.
Kath yerine sinmiş, Monica'nın hamlesini bekliyordu.

Monica beklenenin tam tersine yumuşak bir şekilde Kath'i selamladı.


''Merhaba, Kath.''

Kath, sesinin titrememesi için dua etti.
Ama malesef başarılı olamadı

''Me..Merhaba, Monica.''

Monica sevgiyle gülümsedi.
Sevgiyle mi?

''Botların çok hoş, Kath. Kesinlikle.''

Kath anlamsızca botlarına baktı.
Botlarının, Monica'yla ne ilgisi olabilirdi ki?

''Ve ben o botları bu gün, ikinci kez bu kadar yakından görüyorum.''

Monica'nın sesinden sakinlik akıyordu, Kath ise anlamamışçasına kaşlarını çattı.

''A..Anlamadım, Monica.''

Monica'nın yüzündeki gülümseme silindi. Kath'in dibine girdi ve tehditkar bir şekilde, Kath'in kulağına fısıldadı.

''Eğer, bir daha beni takip edersen, bana ölmek için dua edersin.''

Kath korkuyla titredi. Ama hala anlamıyordu.
Ve bir anda, aklına geldi.
Botlar onun değildi.
Amelia'nındı. Amelia dışarı çıkacağını ve botları çamurlu olduğu için, Kath'in ayakkabılarını istemişti.
Ve o an gözleri parladı.
Amelia, Monica'ya ihanet ediyordu.

''Seni takip etmek istememiştim.Gerçekten.''

Monica sinirlerinin boşaldığını hissetti. Sinirle titredi.

''Ben, Adrian'ı arıyordum aslında.''

Kath neden bunu dediğini bilmiyordu. Sadece Monica'nın, Adrian'a karşı hislerini deneyecekti
Monica durgunlaştı.
Sakinleşti.
Kath, Adrian'ı nerden tanıyordu?

''Adrian'ı nerden tanıyorsun?''

Kath kafasını eğerek gülümsedi, ve altın vuruşu yaptı.

''O benim abim.''

Monica'nın  kafasında, Kath'in sözleri yankılandı.
Adrian'ın bir kardeşi olduğunu biliyordu, ve Adrian'ın kardeşine taptığınıda.

''B
eni ziyarete gelmiş, sen onu nereden tanıyorsun?''

Monica daha fazla duymak istemiyordu. Çünkü Adrian, Monica için gelmemişti bu aptal yere.
Kath için gelmişti.
Herşeyi, her zaman Kath için yapardı.
Adrian, sadece Kath için Damian'la hala çalışıyordu.
Zaten Damian'a birkez bulaşan, bir daha ayrılamazdı.

Hızla geri geri gitmeye başladı. Ve sonra suratını kesen rüzgarla koştuğunu anladı.
Hızla okulun bahçe çıkış kapısına geldi. Kapıdaki adama bir baş selamı yaptı.
Lise'de fazladan 2 yıldır bulunması, Monica adına cehennem olsada, buradan başka güvenli bir yer yoktu.

Hızla motoruna atladı ve son sürat sürdü.
Ne solladığı arabalardan gelen küfürleri umursadı, nede ona bakan aç bakışları.
Motoru durdurdu ve yavaşça indi. Bir kaç adımda deniz fenerine vardı.
Herşeyin bittiği ve başladığı yerdi burası.

Hem Damian'ı kaybetmişti, hemde yepyeni sıyrıklarla dolu bir hayat kazanmıştı.
Burası sakinleşmesi için güzel bir yerdi.
Zaten, kendisini rahatsız eden her kabusta buraya gelirdi ve ağlardı.

Çakıl taşlarına baktı. Bu taşlarla sırtını yarmıştı.
Ve bir ay boyunca, burada yatmıştı.

Araba lastiğinin çakıl taşları üzerinde gezinirken bıraktığı sesi duydu.
Biri Monica'yı rahatsız etmeye bayılıyordu sanırım.

Monica yavaşça arkasına döndü ve siyah jipi gördü.
Siyah Jip.
Anılar kafasında şekillenirken, geçmişten bir adam ustaca arabadan indi ve bir kaç adım attarak arabaya yaslandı.

Simsiyah saçları denizden esen rüzgarla dalgalanıyor, yeşil gözleri ağaçları kıskandıracak şekilde parlıyordu.
Ama, Monica'nın dikkatini çeken yine sert çenesi ve mükemmel sertlikte ki dudaklarıydı.
 

Monica yutkundu ve özlemini yaşadığı adamın üzerinden bakışlarını çekti.
Ve şeytanı kıskandıracak bir ses yayıldı.

''Merhaba, benim tatlı Monicaline'm. Uzun zaman oldu sevgilim.''


11 Nisan 2013 Perşembe

Kızıl Karanlık | 3

''Na.. Nasıl?''

Adrian kafasını eğdi ve Monica'nın sararan yüzüne baktı.

Bir kez olsun Monica'nın kendisini sevmesini istemişti.Bir kez olsun onu aşkla öpmesini, aşkla sarılmasını..
Ama Monica, her zaman Damian'ı severdi. Damian'dan başka kimseyi düşünmezdi.
Sırf bu yüzden, Adrian'ın kurduğu tuzağa çok kolay düşmüştü, Monica.
Adrian kısa bir şey yapmıştı.
Kısacık.
Damian'ın kaybettiği sokak kavgasıyla nasıl sinirli olduğunu biliyordu, Adrian.
Ve Monica'yı bir kere öpmesi yetmişti, Adrian'ın.
Ve en güzeli de, aylardır kıskandığı adamın ,Damian'ın, bunu görmesiydi.
Ardından da, aylardır tıkır tıkır hazırladığı tuzaklara takılmıştı, Monica.
İlk önce Damian, Monica'yı reddetmişti.
Ama Monica, Adrian'ın kollarına gelmemişti.
Teselliyi Adrian'ın kollarında aramamıştı.
Monica, Damian'dan asla vazgeçmemişti.

Ve bir gün, Damian'ı delirtti,Monica.
Damian'a olan aşkından deliren,Monica , Damian'sızlığa dayanamıyordu.
Damian'sa hala ihaneteu ğradığını düşünüyordu.
Ve Damian dayanamadı.
Adrian, Damian'ı hiç böyle görmemişti.
Tek bir kurşun sıkmıştı, Monica'nın göğsüne.
Sebebini bimiyordu, Adrian.
Kıskançlıktan mı yoksa nefretten miydi bu kurşun?
Tek bildiği şey, acımasızcaydı.
Monica'yı ölüme terk etmişti, Damian.
Ve küçük bir bıçak bırakmıştı hemen yanına.
Olurda ölmezse, kendini, Damian bulmadan öldürsün diye...

''Sana nasıl oldu diyorum, Adrian?''

Adrian düşüncelerinden kurtuldu yavaşça. Altın rengi gözlerini kırpıştırdı.
Monica şu an deli gibi titremeseydi, Adrian'ın gözlerine yeniden sevgiyle tapardı.
Ama çok büyük sorunları vardı.

''Telefonla konuşurken duydum, Monica ''

Arkadan gelen çıtırtılarla, Adrian nerede bulunduğunu anlayabildi.
Hala küçük derenin yanında, ağacın altındaydılar.

''Davetsiz bir misafirimiz var.'' diye fısıldadı Adrian yavaşça.

Ardından Monica'yı kavradığı gibi çalılıkların arasına çekti.

''Bir hain'in var, Monicaline. Ne kadar çabuk bulursan o kadar iyi.''

Adrian yavaşça çalılıkların arasından gelene baktı.
Lanet olsun ki sadece pembe çamurlanmış botları gözüküyordu.
Ardından botlar yavaşça kayboldu.

Adrian yerinden kalktı ve Monica'yı çalılıkların arasından çekti.
Monica yere attığı bastonunu aradı yavaşça.
Yoktu!
Yoktu, yoktu yoktu.

''Lanet olsun! O gerizekalı benim bastonumu çalmış.''

''Merak etme, Monicaline. Sana yenisini alırım.''

Monica, Adrian'ı yakalarından yakaladığı gibi ağaca yapıştırdı.

''Onu bulmak zorundayım. O benim için önemliydi.''

''Bastonsuz daha bile rahat yürüyorsun, Monicaline. Neden o baston? Yoksa onu Damian mı hediye etti ?
''

Monica sinirlerinin boşaldığını hissetti.
Adrian gözlerine yarı alaylı yarı acılı bakıyordu.
Düşünmedi.
Bir yumruk geçirdi, Adrian'ın suratına.

Ve fısıldadı, Monica, Adrian'ın kulaklarına.
Aşkını itiraf eder gibi..

''İçinde ki o acıyı görebiliyorum, Adrian.İçinde ki sevgiyi görebiliyorum.''

Monica azıcık bir nefes aldı.

''Artık fark ettim, Adrian.''

Gülümseyerek kafasını eğdi, Monica.
Adrian nefesini tutmuş, sevdiği kadının ağlamasını izliyordu.
Buna dayanamıyor, içinde ki fırtınaları dindiremiyordu.
Ama sadece izliyordu.

Ve Monica, yaşadığı bütün acılarla fısıldadı, Adrian'ın dudaklarına..

''Bana yalnızca acı getirdin. Tekrar ve tekrar!''Monica o an, ne kaybettiği bastonunu umursadı o an. Ne de bastonunun içinde ki, Damian'ın verdiği bıçağı.
Tek umursadığı, Adrian'dı.

Adrian'ın artık mutlu olmasını istiyordu, Monicaline.
Sadece kendisiyle değil, başka bir kadınla, başka bir yerde, başka bir şekilde.

Ama bilmiyordu ki; Adrian, Monicaline'den asla vazgeçmeyecekti.
***

Monica hafif hafif topallayarak ormandan çıktı.
Elleri zangır zangır titriyor, gözleri kararıyordu.
Adrian'ın üzerinde bir etki bırakmasından nefret ediyordu..

Okul bahçesiyle ormanın giriş noktasına ulaştığında etrafına bakındı.
Büyük ihtimalle öğle tenefüsündeydiler.

Monica tansiyonun düştüğünü hissetti.
Tam düşmemek için bir yere tutunacakken, okulun bir tarafından tanıdık bir ses duydu

''Monica! İyi misin?''

''Ah, Amelia. Elbette iyiyim.''

Amelia hızla Monica'nın bileğini kavradı ve nabzına baktı.
Nabzı hissedilemeyecek kadar düşmüştü ayrıca deli gibi yorgun görünüyordu.

''Tanrı aşkına, yine mi o aptal ormana gittin?''

Monica, Amelia'nın onu çekiştirmesiyle gözlerini araladı.
Aptal banka oturunca da,Amelia'nın Monica'yı, okulun kenarlarına getirdiğini anladı.

''Orası aptal bir yer değil, oraya sakinleşmek için gittim.''

''Seni en son bıraktığımda gayet sakindin, Monica. Ayrıca oraya her gittiğinde hayalet görmüş gibi dönüyorsun, ayrıca... ayrıca bastonun nerede senin?''

Monica aklına gelen pembe çamurlu botlarla gözlerini yumdu.
O hain kimse, o bastonu çalan kimse, O'na bunu ağır ödetecekti

''Dere'ye düşürdüm.''

''Aferin sana, Monica. Kim bilir o aptal Dere'nin yanında ne yapıyordun.''

Monica sinirle kaşlarını çattı

''Her şeye aptal demekten vazgeç,Amelia. Ve bana su getir. Sakinleşmem gerekiyor.''

Amelia darbe almışçasına duruldu.
Eski Monica'yı karşısında görmek istemiyordu.
Duygusuz, acımasız ve nefret dolu Monicaline..

''Eski haline mi dönüyorsun, Monicaline? Eski o berbat haline, atlattın sanm..''

Monica sertçe lafını kesti Amelia'nın.
Gözlerini karşısına sabitledi ve sert bir sesle ekledi.

''Atlattım, Amelia. Şimdi senden su istiyorum. Bir sudan bunu çıkarman çok komik.''

Amelia kafasını eğerek salladı.
Sinirlendiği belli oluyordu

''Asla değişmeyeceksin..''

Amelia banktan kalkıp okula doğru yol alırken, Monica Amelia'ya küfürler sıralıyordu.
Ve gözlerini öylesine etrafta gezdirirken, gözleri, pembe çamurlu botlarla buluştu.
Zihnine hızla derenin kenarında gördüğü, ayrıca bastonunu çalan kişi geldi.

Gözlerini kısarak botlara dikkatlice baktı.
Aynı botlardı.
Hızla banktan kalktı, ne tansiyonunu umursadı, ne de Amelia'yı.
Ve gözleri o pembe çamurlu botların sahibiyle buluştu..

Hainliğin cezası ölümdü.
Ve bu sefer ölüm bile, Monicaline'nin gazabının yanında bir toz tanesi gibi kalacaktı... 


9 Nisan 2013 Salı

Kızıl Karanlık | Bölüm 2

Monice, masada oturup Kath'e kendi hikayesini anlatan Amelia'ya baktı.
Yakın arkadaşı, tek yakın arkadaşı.
Hayatında değer verdiği tek varlık.
Yüzünde ki hafif gülümsemeyle yerinden kalktı, Monica. Hızla bastonuna uzandı. Acı hissettiği her an O'nu hatırlıyordu.
Herkesin Gangstar olarak bildiği adamı.
Damian'ı..

Hızla gözlerini kapattı.Adını bile hatırlamak o kadar canını yakıyordu ki, kalbinde tarifi imkansız acılar gerçekleşiyordu.Hızla, bastonunu yere vura vura, bahçeye indi.
Herkes derste olduğunda dolayı kimse yoktu.
Aptal liseye baktı tekrar.
Buraya geldiği ilk anı hatırladı.
Kalbi kırık, canı yanmış ve kirletilmiş bir kızdı.
İlk aşkı elinden alınmıştı. Ve ihanet suçlamasıyla idam edilmişti.

Bastonunu yere daha şiddetli vuruyor, ormana girip buradan kaçmak için çabalıyordu.
Ne kadar kaçamayacağını bilsede..

Uzan bir süre tek başına yürüdü, Monica. Kendini sakinleştirmiş, dindirmişti öfkesini.
Yavaşça küçük derenin yanına çöktü.
Bilerek kafasını suya uzatmadı. O çirkin yaralı yüzünü tekrar görmek, acıyı tekrar yüreğinde hissetmek istemiyordu.
Canı acıyacaktı. O yara orada kaldıkça canı acıyacaktı.
O yarayı, Monica'ya gösteren her aynayı kıracak ve paramparça edecekti.
Yüzüne yapışmış koca gerçekten kaçacaktı.
Ölene dek..

Arkasından gelen hışırtıyla kafasını kaldırdı. Hangi salak onu takip etme salaklığında bulunduysa bunu çok ağır ödeyecekti.
Monica bu okulun kaptanıydı. O okulu nereye sürüklerse oraya giderdi okul. Ve bir kaptana yan çizmek, idamdan başka bir şeye neden olmazdı.

Hızla bastonuna tutunup ayağa kalktı.Yüzünde sert bir ifade vardı Monica'nın. Gelen her kimse, ölümü olacağım der gibi...

Ağaca yaslandı ve bastonunu ağaca üç kez vurdu.
Tam dikkatli bir şekilde onu takip eden kişini kim olduğunu bulacakken burnuna dolan enfes çam kokusuyla dikkati dağıldı.
Ve hızla ağacın arkasına atıldı. Ve gördüğü manzarayla, yıllardır acımayan yarası bir daha sızladı.

Oradaydı.
O'nun yüzünden yaşadığı şeyleri düşündü.
Damian'ı kaybetmişti.
Kalbini kaybetmişti, aşkını, sevgisini...
İhanetle suçlanmıştı.
Ve karşısındaki adam yüzünden bunların hepsini yaşamıştı.
Bu aptal adam olmasaydı, bu aptal adam Monica'ya aşık olmasaydı, şu an Damian'la olacaktı.

Karşısında ki Adrian'a baktı, Monica.
Artık eskisi gibi gözükmüyordu. Olgunlaşmıştı.
Damian'ın yanında her zaman pısırığın teki gibi görünürdü.
Ama şimdi, heybetlenmiş, kaslanmıştı.
Değişmeyen tek şey bakışlarıydı.
Artık ona aşkla bakmıyorlardı sanki.

Monica hızla kafasını salladı. Yıllardır görmediği adam karşısındaydı! Şoka girme sırası değildi.Hızla silkelendi ve yıllardır üstüne çektiği duvarları tekrar üstüne giydi.

''Ne işin var burada?''

Adrian, kızın sesini duyunca mutlulukla gülümsedi. Yıllardır hasret kaldığı kadına sarılmak istiyordu.
Ama yapamıyordu.
O her zaman ki gibi yasaktı

''Bende seni özlemişim, Monicaline..''

Adrian'ın ağzından bir şiirmişçesine dökülen ismiyle gözlerini kırpıştırdı Monica.
Ne olursa olsun, geçmişi özlemişti.

''Ne kadar berbat durumda olduğumu mu görmeye geldin?''

Adrian, ''Hah'' lamaya benzer bir ses çıkardı.

''20 yaşındasın ve hala bu aptal okulda okuyorsun.Burası lise Monicaline. Sen ergenliğini geçeli çok olmadı mı?''

''Bende tam tamına üç yıl önce bana kurduğun tuzaktan önce senin koca bir adam olduğunu düşünmüştüm. Halbuki sen, elde edemediğin oyuncağın için, onu tehlikeye attın. Hemde o seni sevmezken.''

Adrian'da gözle görülür değişiklikler oldu. Yanakları ve gözleri çöktü. Sinirle dişlerini sıktı.

''O zaman sana deliler gibi aşıktım.''

''Ve bu yüzden az kalsın ölümüme sebep oluyordun.''

Monica sonunda düzgünce bir adım atabildi. Ama ayağındaki kurşun yarası hafiften topallamasına yol açıyordu.
Bu bile, Adrian'ın, Monica'da bıraktığı bir anıydı.

''Aşk tutkudur.Takıntıdır. Olmadan yaşayamayacağın şeydir.''

Adrian'ın şefkatli sesi, Monica'nın küçük kulaklarına doldu.
Ve Adrian bir adım daha attı, Monica'ya karşı.

''Ama şimdi bana söyle, benim hatam neydi? Sana tüm kalbimle aşık olmam mı?''

''Adrian..''

''Biliyorum,Monicaline. Yaşadığın her şeyin sebebi benim. Ama bana izin ver, bu yaşadıklarını sana unutturayım. Tek bir şans ver. Bütün acılarını sileceğim.''

Monica, Adrian'ın buraya geldiği zamanları hatırladı. Her zaman aynı şeyleri söylerdi.
Umursamayacaktı.
Onun yüzünden yaşadığı şeyleri unutmayacaktı.

''Neden geldin, Adrian?''

Adrian, sertçe kafasını salladı.
Reddedilmekten bıkmamıştı.
Monicaline'yi sevmektende...

''Seni buldu?''

Monica,Adrian'ın dudaklarından dökülen cümlelerle, kurşun yemişçesine sarsıldı.
Olamazdı.
O, Monica'yı bulmuş olamazdı..

''Ne?''

Monica'nın sesi incecik çıkıyor, gözlerinden yaşlar süzülüyordu.

''Damian, sonunda seni buldu..''